Jeolojik koşulları uygun jeolojik birimlerin içinde doğal olarak oluşan, bir çıkış noktasından sürekli akan veya teknik usullerle çıkarılan ve Bakanlıkça uygun görülen dezenfeksiyon, filtrasyon, çöktürme, saflaştırma ve benzeri işlemler uygulanabilen ve parametre değerlerinin eksiltilmesi veya arttırılması suretiyle Ek-1’deki parametre değerleri elde edilen, etiketleme gerekliliklerini karşılayan ve satış amacı ile ambalajlanarak piyasaya arz edilen yer altı sularıdır.
Deri hücrelerimiz, sahip oldukları organeller ve maddeler nedeniyle çeşme suyundan daha yoğundur. Bu nedenle, uzun süre suda kalındığında, deri hücrelerimiz içlerine su alırlar ve şişerler. Çünkü su ozmotik basınç sebebiyle, miktarca yoğun olarak bulunduğu ortamdan daha az yoğun olduğu ortama geçme eğilimi gösterir. Parmaklarımızın uç kısımları, parmak izlerini oluşturan deri kıvrımları nedeniyle, vücudumuzun diğer yerlerinden daha yüksek sayıda deri hücresine sahiptir. Derinin alt tabakası değişmeden kalırken, hücreleri su alan üst tabaka hücreleri şişer. Bu da, deride kıvrılmalara ve büzüşmelere neden olur.
Moleküller arasında çekim kuvvetleri olduğunu bilinen bir gerçektir. Maddenin kendi molekülleri arasında çekim kuvveti olduğu gibi (ki buna adezyon deniyor), birbiriyle temas halinde maddelerin molekülleri arasında da çekim kuvvetleri bulunuyor (buna da kohezyon deniyor). Bilim, “ıslak” olma koşulunu bu kuvvetlerin birbiriyle ilişkisine göre belirlemiştir.
Buna göre:
adezyon > kohezyon ise ıslak olma koşulu karşılanıyor
kohezyon > adezyon ise ıslaklık koşuluna elveda deniyor.
Su için ilk durum geçerli. Su molekülleri birbirini çok çok kuvvetli çekiyor, temas ettikleri diğer maddelerleyse daha az ilgileniyorlar. Bu kadar uzun lafın kısası, evet, içimiz rahat olsun ki su ıslak.
Yerkabuğunun çeşitli derinliklerinde uygun jeolojik şartlarda doğal olarak oluşan, bir veya daha fazla kaynaktan yeryüzüne kendiliğinden veya teknik usullerle çıkartılan, mineral içeriği, kalıntı elementleri ve diğer bileşenleri ile tanımlanan, her türlü kirlenme risklerine karşı korunmuş Doğal Mineralli Su Yönetmeliğinin 5 inci, 6 ncı ve 7 nci maddelerinde belirtilen özellikleri haiz olan ve 8 inci madde gereği onaylanan yeraltı sularını kapsamaktadır.
Sağlık Bakanlığı günde 2 litre su tüketimini tavsiye etmektedir, fakat günde sadece 1 litre su içmekteyiz.
Su vücudumuzdan sindirim, terleme ve nefes alma yoluyla sürekli kaybolmaktadır. Temel prensip olarak şunu söyleyebiliriz: Kaybolan su miktarı mutlaka yerine konmalıdır.
Yaklaşık olarak bir gün içerisinde vücut ağırlığımızın en az 1/36’sı kadar su almalıyız. Örneğin 72 kg. ağırlığındaki birisinin günlük su ihtiyacı en az 2 litredir. Bu ihtiyacın bir kısmının muhtelif yiyecekler yolu ile alındığını varsaysak bile bir yetişkinin günde en az 2 litre su içmesi gerekmektedir. Bu miktar beslenme uzmanlarınca yetişkinlere tavsiye edilen asgari miktardır.
Su, insan yaşamında hayati bir önem taşımaktadır. Sadece yaşam için gerekli bir nesne değil aslında yaşamın kendisidir su. Yeryüzünde ilk yaşamın başladığı yerdir ve bizi çevreleyen tabiat ana ve canlıların yaşamı için ikamesi olmayan çok değerli bir elementtir. Suyun bolluğu halinde değeri tam anlaşılamaz iken yokluğu halinde ölümle eş anlamlıdır.
Gerçekten de, insan vücudu büyük oranda sudan oluşmaktadır. Vücudumuzdaki su oranı yaşam sürecimiz boyunca değişim göstermektedir. Yeni doğan bir bebekte vücut ağırlığının %75’i sudan oluşmakta iken bu oran çocuklarda %70, yetişkinlerde %60 ve yaşlılarda %50 şeklindedir. Yetişkin bir insan bir kısmı yiyeceklerden karşılanmak üzere günde 2-3 litre suya ihtiyaç duyar.
- Beynin % 75’i su / Orta derecede susuz kalmak baş ağrısı ve baş dönmesine yol açabilir.
- Su nefes almak için gereklidir.
- Vücut sıcaklığını düzenler.
- Tüm hücrelere besin ve oksijen taşır.
- Kanın % 92’isi sudur.
- Nefes almak için oksijeni nemlendirir.
- Hayati organları koro ve yastık görevi görür.
- Gıdayı enerjiye çevirmeye yardımcı olur.
- Besinlerin emilimine yardımcı olur.
- Atıkları uzaklaştırır.
- Kemiklerin % 22’si sudur.
- Kasların % 75’i sudur.
Eklemleri rahatlatır, yastıklar.
Vücut ağırlığının yüzdesi olarak su kaybının sonuçları şu şekilde olabileceği belirtilmektedir:
- %1: susuzluk hissi, ısı düzeninin bozulması, performans azalması
- %2: ısı artması, artan susuzluk hissi
- %3: vücut ısı düzenin iyice bozulması, aşırı susuzluk hissi,
- %4: fiziksel performansın %20-30 düşmesi
- %5: baş ağrısı, yorgunluk
- %6: halsizlik, titreme
- %7: fiziksel etkinlik sürerse bayılma
- %10: bilinç kaybı
- %11: olası ölüm
Su molekülleri arasında güçlü çekim kuvveti vardır. Bu nedenle de suyun yüzey gerilimi yüksektir. Bu kuvvet, suyun yüzeyini küçültme eğilimindedir. Bu nedenle, su damlaları her zaman içe doğru yönelmeye ve yüzey alanlarını küçük tutmaya çalışırlar. Eşit hacimli geometrik şekiller arasında yüzey alanı en düşük olanı da küredir.
Dünya üzerinde su moleküllerine yerçekimi kuvveti gibi başka kuvvetler de etki ediyor. Bu nedenle, su damlaları mükemmel küre şeklini alamıyorlar, yalnızca küreye yakın şekillere girebiliyorlar.
Orijinal haliyle ya da işlendikten sonra, dağıtım ağı, tanker, şişe veya kaplar ile tüketime sunulan içme, pişirme, gıda hazırlama ya da diğer evsel amaçlar için kullanılan bütün sular ile suyun kalitesinin, gıda maddesinin nihai halinin sağlığa uygunluğunu etkilemeyeceği durumlar haricinde insani tüketim amaçlı ürünlerin veya gıda maddelerinin imalatında, işlenmesinde, saklanmasında veya pazarlanmasında kullanılan bütün suları kapsamaktadır
Mikroskobik (çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük olup ancak mikroskop ile görülebilen) organizmaların genel adıdır.
Mikroorganizmalar çoğunlukla tek hücreli olsalar da çok hücreli örnekleri de mevcuttur. Halk arasında mikrop diye adlandırılır. İnsan sağığına önemli ölçüde olumsuz etkilerler. Tifo, Amipli Dizanteri, Çocuk felci, Hepatit A gibi hastalıkların kaynağıdırlar.
Yararlı olan mikroorganizmalar da vardır. Ekmek mayası, bira mayası, ayran, yoğurt, peynir yapımında kullanılan kültürler de mikroorganizma grubu içine girerler.
Sağlık Bakanlığı’na bağlı yönetmeliklere göre insanları hasta eden mikroorganizmalar sularda bulunmamalıdır. Tükettiğiniz suda yapılmış olan analizleri firmalardan rahatlıkla talep edebilirsiniz.
Tüketiciler birçok açıdan şişelenmiş sulara güvenebilirler. İlk başta şişelenmiş sular Sağlık Bakanlığı tarafından düzenli olarak analizlerle denetlenmektedir.
Tüketiciler su kapaklarının sıkıca kapalı olduğuna dikkat etmelidir. Etiket bilgilerinde Sağlık Bakanlığı izin tarih numarası bulunmalıdır.
Su rengi berrak olmalı, bulanık, yeşilimsi olmamalıdır. Etiketi solmuş, şişe şekli bozulmuş sular satın alınmamalıdır.
Tüketiciler ambalaj üzerindeki kapakta, şişe üstünde, etikette ve emniyet bandında suyun adını görmelidir. Suyun adı 4 farklı yerde de bulunmalı ve aynı olmalıdır.
Genel olarak içme, yemek yapma, temizlik ve diğer evsel amaçlar ile, gıda maddelerinin ve diğer insani tüketim amaçlı ürünlerin hazırlanması, işlenmesi, saklanması ve pazarlanması amacıyla kullanılan, orjinine bakılmaksızın, orijinal haliyle ya da arıtılmış olarak ister kaynağından isterse dağıtım ağından temin edilen ve Ek-1′ deki parametre değerlerini sağlayan ve ticari amaçlı satışa arz edilmeyen suları kapsamaktadır.
Jeolojik koşulları uygun jeolojik birimlerin içinde doğal olarak oluşan, bir çıkış noktasından sürekli akan veya teknik usullerle çıkarılan ve Bakanlıkça uygun görülen dezenfeksiyon, filtrasyon, çöktürme, saflaştırma ve benzeri işlemler uygulanabilen ve parametre değerlerinin eksiltilmesi veya arttırılması suretiyle Ek-1’deki parametre değerleri elde edilen, etiketleme gerekliliklerini karşılayan ve satış amacı ile ambalajlanarak piyasaya arz edilen yer altı sularıdır.
Jeolojik koşulları uygun jeolojik birimlerin içinde doğal olarak oluşan, bir veya daha fazla çıkış noktasından yer yüzüne kendiliğinden çıkan veya teknik usullerle çıkartılan ve İnsani Tüketim Amaçlı Su Yönetmeliğin 36. maddesinde izin verilenler dışında her hangi bir işleme tabi tutulmaksızın Ek-1′ deki nitelikleri taşıyan, etiketleme gerekliliklerini karşılayan ve satış amacı ile ambalajlanarak piyasaya arz edilen yer altı sularını kapsamaktadır.
Türkiye’de su analizlerinin yapılmasında yetkili ve güvenilir laboratuarlar Sağlık Bakanlığı’na bağlı Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezleri’dir. Bu laboratuarlar İstanbul, Ankara ve İzmir’de olmak üzere 3 tanedir.
Gerçekten de çok önemli farklılıklar vardır. En önemli farklılıklar şunlardır:
a) Ambalajlı Sular Sağlık Bakanlığı’nın çok sıkı olan yönetmelik hükümlerine göre ruhsat alındığı, sürekli denetim altında olduğu ve halk sağlığı açısından bir risk taşımadığı yönünde bir güvencenin var olduğu anlamını taşır. Diğer taraftan çeşme suyunda bu şekilde güçlü bir güvenceden bahsetmek mümkün değildir.
b) Ambalajlı Sular kaynaktan ilk çıktığı haliyle saf ve temizdir. İlave bir işleme gerek kalmaksızın direkt olarak suyu kaynağından içebilirsiniz. Suyun saflığı ve temizliği yeryüzüne ilk çıkış noktasından yani kaynadığı noktadan tam otomatik makinelerde şişeye dolumuna ve kapatılmasına kadar çok sıkı kontrol altındadır. Diğer taraftan genel olarak suyun çeşmeye kadar olan yolculuğu farklıdır: çeşme suyunda su kaynakları dereler, nehirler şeklinde yüzey sularına dönüşmekte ve bu sular yüzeyden bulaşan her türlü kirletici unsurları da (zirai ve tarım ilaçları kalıntıları, metaller, parazit, mikrop ve virüsler) taşıyarak toplanma havzalarına ya da barajlara gelmektedir. Bu şekilde toplanmış sular muhtelif filtreleme, klorlama ve dezenfeksiyon işlemlerinden geçirildikten sonra su şebeke boruları vasıtasıyla konutlara pompalanmaktadır. Bu proseslerde kullanılan klor gibi dezenfektanlar sağlık açısından uzun vadede kanserojen riskler taşımaktadır, ayrıca borularda ve su depolarında var olabilecek her türlü yabancı madde, pas, toprak, parazit, mikrop ve virüsler gibi unsurlar da çeşme suyu içinde konutlara ulaşmaktadır.
c) Genelde çeşme suları içinde taşıdığı klor gibi dezenfektanların etkisiyle rahatsız edici bir koku ve lezzete sahiptirler. Şişelenmiş sularda ise sadece suyun kendi doğal tadından bahsedebiliriz.
d) Ambalajlı Sular hijyeni, ambalajı ve markası ile tüketicinin albenisi ve güvenini kazanmak zorunda olan ticari bir maldır. Yapılan yatırımlar çok büyüktür; bazı gayri ciddi firmalar dışında aklıselim hiçbir su sanayicisi tüketicisinin sağlığını riske atarak kendi şirketinin piyasadan silinme riskini göze alamaz. Genel olarak söylemek gerekirse; çeşme suyu üretim ve hizmetinde bulunan kamunun kaliteye dönük motivasyonu özel sektördeki kadar olamamaktadır.
e) Yapılan üretim hacimlerinde, hizmet verilen tüketici sayılarında ve bu nedenle de kalite anlayışında çeşme suyu ile şişelenmiş su arasında büyük bir farklılık vardır. Çeşme suyunda kamu tarafından çoğu kez yüzbinlerin ya da milyonların su ihtiyacını vasat kalitede dahi olsa karşılama zorunluluğu sözkonusu iken; şişelenmiş suda nispeten çok daha az sayıda tüketicinin ihtiyacını en iyi kalitede karşılamak şeklindeki ticari düşünce esastır.
Şişelenmiş sular ile tüketiciye sürekli güvenli, yüksek kalite, iyi tat ve kolay taşınabilme özellikleri sunar.
Şişelenmiş Bir Suyun Kullanma Ömrünü Etkileyen Faktörler Nelerdir?
Bu detaylı bir cevabı gerektiren bir sorudur. Burada 4 önemli faktörü birlikte düşünmeliyiz:
a) Şişe ambalajının hava geçirgenliğinin derecesi: Şişe ambalajının cinsi ve kalınlığı hava geçirgenliğini belirler. Bu da sonuçta sözkonusu ambalajın dış ortam kokularına karşı korunmalı olup olmayacağını belirler. Cam şişede bu sorundan bahsedilemezken, moleküler yapılarından dolayı pet ve polycarbonat ambalajlardaki sular için dış ortam kokularına karşı korunma sağlanmalıdır.
b) Suyun mineral konsantrasyonu (sert veya yumuşak oluşu): Yumuşak suların mineral konsantrasyonu daha az ve daha saf olduklarından ortamdaki kokuları sert sulara göre daha fazla çekerler.
c) Üretim aşamasında %100 hijyenliğin sağlanıp sağlanamadığı konusu: Eğer üretim aşamasında tam bir hijyenlik sağlanamaz ise, dolum esnasında suyun içinde çok az miktarda mikroorganizma kalsa bile ilerleyen günlerde suyun bozulması (yeşillenme, pamukçuk yapma gibi) kaçınılmaz olacaktır.
d) Şişelenmiş suyun saklanma koşulları: Özellikle hava ve koku geçirgenliklerinden dolayı pet ambalajındaki suların iyi şartlarda saklanması gerekir; bu kalitesinin korunmasına ve dolayısıyla kullanma ömrüne olumlu etki eder.
Yeryüzünde sular buharlaşarak bulutlarda depolanmakta ve tekrar yeryüzüne yağmur olarak dönerken atmosferdeki karbondioksiti çözer ve bir miktar asidik hale gelir. Bu asidik yağmur suyu muhtelif kaya katmanlarından ve akiferlerden kalsiyum karbonatı çözmektedir. İşte bu çözülmüş mineralleri taşıyan sulara sert su denmektedir. Bir suyun sert olma derecesi kalsiyum karbonatın ilgili suda ne kadar çözüldüğüne bağlıdır. Benzer kimyasal reaksiyonlar magnezyum sulfat, klorid, asit silisit tuzu ve demir için de geçerlidir. Ancak, çözülmüş haldeki kalsiyum karbonat bir suyun sertliğine en fazla katkı yapan elementtir. Sert sular sağlık açısından bir risk oluşturmazlar.
Suyunuzu serin (5-15 derece), karanlık (güneş ışığından uzak) ve kuru (%50 nemden az) bir yerde saklamalısınız. Ayrıca özellikle suyunuzu kimyasallar, deterjanlar, temizlik maddeleri, benzin ve bunun gibi maddelerden mümkün olduğunca uzak tutmalısınız. Çünkü su saf bir maddedir ve bizim çevrede algılayamadığımız kokuları dahi yavaşça kendisine çekme özelliğini taşır. Uygun koşullarda tutulduğu sürece; şişe üstünde belirtilen raf ömrü boyunca şişeler saklanabilir.
Damacana şişelerinde kullanılan hammaddenin kimyasal adı polikarbonattır.
Polikarbonat malzemenin kullanımına; Tarım ve Köyİşleri Bakanlığı’nın yayınlamış olduğu Gıda Maddeleriyle Temasta Bulunan veya Bulunmak Üzere İmal Edilen Plastikler Hakkında Yönetmelik hükümleri gereğince izin verilmektedir.
Bununla beraber tedarik edilen bu şişelerin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı İl Kontrol Laboratuarları tarafından Toplam Migrasyon, Ekstraksiyon, Boya geçirgenliği, Infrared Spektrumu gibi analizlerle de uygunluğu tespit edilmektedir.
İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkındaki Yönetmeliğe Göre en fazla 75 kez dolum yapılabilir. Bu da yaklaşık olarak damacanaya 3 yıllık bir ömür biçilmesidir.
Damacana ambalajı polikarbonat hammaddesinden yapılır.
Polikarbonatlar, termoplastiklerin özel bir grubudur. İşlenmesi, kalıplanması, ısıl olarak şekillendirilmesi kolaydır, bu tip plastikler modern imalat sektöründe çok geniş kullanım alanı olan plastiklerdir. Polikarbonatlar olarak isimlendirilmişlerdir, çünkü uzun moleküler zincirleri içinde karbonat grupları (-O-CO-O-) tarafından bağlanmış fonksiyonel gruplara sahiptirler.
Tüm dünyada kullanılan geri dönüşüm sembolü
Geri dönüşüm terim olarak, kullanım dışı kalan geri dönüştürülebilir atık malzemelerin çeşitli geri dönüşüm yöntemleri ile hammadde olarak tekrar imalat süreçlerine kazandırılmasıdır.
Tüketilen maddelerin yeniden geri dönüşüm halkası içine katılabilmesi ile öncelikle hammadde ihtiyacı azalır. Böylece insan nüfusunun artışı ile paralel olarak artan tüketimin doğal dengeyi bozması ve doğaya verilen zarar engellenmiş olur. Bununla birlikte yeniden dönüştürülebilen maddelerin tekrar hammadde olarak kullanılması büyük miktarda enerji tasarrufunu mümkün kılar. Örneğin, yeniden kazanılabilir alüminyumun kullanılması alüminyumun sıfırdan imal edilmesine oranla %35’e varan enerji tasarrufu sağlamaktadır.
Atık malzemelerin hammadde olarak kullanılması çevre kirliliğinin engellenmesi açısından da önemlidir. Kullanılmış kağıdın tekrar kağıt imalatında kullanılması hava kirliliğini %74-94, su kirliliğini %35, su kullanımını %45 azaltabilmektedir. Örneğin bir ton atık kağıdın kağıt hamuruna katılmasıyla 8 ağacın kesilmesi önlenebilmektedir.
- Cam
- Kağıt
- Alüminyum
- Plastik
- Piller
- Motor yağı
- Akümülatörler
- Beton
- Organik atıklar
- Elektronik atıklar
Geri Dönüşüm Sembolleri ve Kodları Nelerdir?
Bazı maddelere ait geri dönüşüm sembol ve kodları aşağıda verilmiştir. Bu semboller uluslararası olarak kullanılır.
Geri Dönüştürme Metotları Nelerdir?
Geri dönüştürme metodları her malzeme için farklılık göstermektedir:
Alüminyum: Atık alüminyum küçük parçacıklar halinde doğranır. Daha sonra bu parçalar büyük ocaklarda eritilerek, dökme alüminyum üretilir. Bu sayede atık alüminyum, saf alüminyum ile neredeyse aynı hale gelir ve üretimde kullanılabilir.
Beton: Beton parçalar, yıkım alanlarından toplanarak kırma makinalarının bulunduğu yerlere getirilir. Kırma işleminden sonra ufak parçalar, yeni işlerde çakıl olarak kullanılır. Parçalanmış beton, eğer içeriğinde katkı maddeleri yoksa yeni beton için kuru harç olarak da kullanılabilir.
Kağıt: Kağıt öncelikle kağıt çamuru hazırlamak için, su içerisinde liflerine ayrılır. Eğer gerekirse içindeki lif olmayan yabancı maddeler için temizleme işlemine tutulur. Mürekkep ayırıcı olarak, sodyum hidroksit veya sodyum karbonat kullanılır. Daha sonra hazır olan kağıt lifleri, geri dönüşmüş kağıt üretiminde kullanılır.
Plastik: Plastik atıklar öncelikle cinslerine göre ayrılarak geri dönüşüm işlemine tabi tutulur. Cinslerine göre ayrılan geri dönüşebilir plastik atıklar, kırma makinalarında kırılıp küçük parçalara ayrılır. İşletmeler bu parçaları direkt olarak belli oranlarda, orijinal hammadde ile karıştırarak üretim işleminde kullanabildiği gibi; tekrar eritip katkı maddeleri katarak ikinci sınıf hammadde olarak da kullanabilir.
Cam: Cam atıklar (şişe, kavanoz vb.) toplama kutularında toplanır ve bu atıklar renklerine göre ayrılarak geri dönüşüm tesislerine verilir. Burada atık ve katkı maddelerinden ayrılır. Burada cam kırılır ve hammadde karışımına karıştırılarak eritme ocaklarına dökülür. Bu şekilde tekrar cam olarak kullanıma geçer. Kırılan cam, beton katkısı ve camasfalt olarak da kullanılmaktadır. Camasfalta %30 civarında geri dönüşmüş cam katılmaktadır. Cam bu şekilde sonsuz bir döngü içinde geri dönüştürülebilir, yapısında bozulma olmaz.
Biberonların hammaddesi de polikarbonattır. Polikarbonatdan yapılan diğer ürünler arasında gözlük ve güneş gözlüğü camları, CD (kompakt disk), otomobil far camları sayılabilir.
Pet şişe ambalajı polietilen terefitalattır. Polietilen terefitalat, polyester ailesine ait termoplastik bir malzemedir. Meşrubat, yiyecek ve içecek kapları,sentetik fiber gibi kullanım alanları vardır. Isıl işlenmesine bağlı olarak, amorf (şeffaf) ve yarı-kristal (opak ve beyaz) malzeme olarak mevcuttur.
En önemli kullanım avantajı, tamamen geridönüşebilir olmasıdır. Diğer plastiklerden farklı olarak, polimer zincirleri, sonraki kullanımlar içinde eski halini almış durumdadır.
PET kalınlığına bağlı olarak yarı-rijit (yarı-katı) ve rijit (katı) olabilir. Çok hafiftir. İyi bir gaz ve nem bariyeri olarak kullanılır. Serttir ve darbeye karşı dayanıklıdır. Doğal olarak renksiz ve şeffaftır.
İnce film olarak üretildiğinde, PET sıklıkla alüminyum ile kaplanır; yansıtıcı ve opak bir hale gelir. PET şişeler, mükemmel bariyer malzemesi olup, özellikle meşrubatlar için çok yaygın kullanım alanı vardır.
- Ambalajlı suları (pet, damacana), olumsuz tad ve koku verebilecek her türlü ortamdan ve gıda maddesinden uzak tutmaya özen gösteriniz.
- Ambalajlı sularınızı; kalorifer yanında, direkt güneş ışığı altında tutmayınız.
- Boş damacana şişe içerisine herhangi bir şey kesinlikle koymayınız, yabancı maddeler atmayınız.
- Damacanayı pompa ya da sebilsiz kullanıyorsanız, kapağını açık bırakmayınız.
- Damacana kapaklarını atmayınız. Boş damacanalarınızı teslim ederken kapağını kapatarak veriniz.
19 litre damacana sular, polikarbonat şişe içerisinde tüketime sunulmaktadır. Polikarbonat ambalaj gözle görülmeyen gözenek çaplarına sahiptir ve dışarıdan hava alışverişi yapar.
Damacana sebili, 19 litrelik ambalajların tüketilmesine yardımcı bir ekipmandır. Sebil muslukları ve iç kısım; ortamdaki hava ile temas ederek çalışmaktadır.
Dış ortam, soyunma odaları, spor salonları, sauna vb. buharlı, nemli ve kirli tüm ortamlar; mikropların üremesine, çoğalmasına, var olmasına yardımcı olurlar. Kısacası dış ortamdaki çeşitli uygunsuzluklar (yoğun koku, toz, vb. kirler); suda olumsuz etkilere zaman zaman yol açabilmektedir.
Sebil;
- Direkt güneş ışığına konulmamalıdır.
- Nemli, buharlı ortamlarda tutulmamalıdır.
- Toz, toprak akışının çok olduğu bölümlerde tutulmamalıdır.
- Temizliğine dikkat edilmelidir.
- Dış yüzeyi, her gün tozlardan uzaklaştırılmalıdır.
- Musluk ağızları gelişi güzel, temiz olmayan bezler ile temizlenmemelidir.
Pompalar kullanılmadan önce mutlaka yabancı koku içerip içermediği ve temiz olup olmadığı kontrol edilmelidir.
Pompa musluğundaki tıpa sürekli kapalı tutulmalıdır.
Pompa Temizliği Önerisi
- Su pompası damacanadan sökülür.
- Bir su bardağı kaynar su hazırlanır.
- Damacana içerisine giren borunun önce iç ve dış kısmı; temiz bir fırça ile temizlenerek varsa görünür kirler uzaklaştırılır.
- Sonra kaynar su içeren bardağa daldırılır ve kaynar su pompaya çekilir, musluğundan akıtılır.
- Bu işleme bardak içindeki kaynar su bitene kadar devam edilir.
- Pompanın dış yüzeyi de temizlenerek, damacanaya geri takılır.
- Sebil ve pompalarınızı deterjan ile yıkıyorsanız, bolca durulayınız. Unutmayın yetersiz durulama sonucunda deterjan kokusu ve tadı suya geçecektir.